Evlilikte karı koca arasındaki ilişkinin kendiliğinden olamayacağını, inşa edilmesi gerektiğini vurguluyorsunuz. Sağlıklı bir ilişki nasıl inşa edilir?
Evlilikte karı koca arasında sağlıklı bir ilişki inşa etmenin olmazsa olmaz şartı tarafların birbirlerine muhabbet beslemeleridir. Kastettiğim kadın ve erkeğin birbirlerine sırılsıklam aşık olması değil, gönüllerin ısınmasıdır.
Evlendikten sonra karı koca birbirini sevemez mi?
Eğer ki gönüllerinde hiç ama hiç ısınma olmamışsa özellikle erkekte bu imkansıza yakındır. Asgari bir muhabbet besleme veya gönül ısınması olmuşsa bu duyguları geliştirmek mümkün. Sağlıklı bir ilişki inşasıyla eşlerin birbirlerine olan muhabbetinin artma ihtimali yüksektir. art. Çeyrek yüzyıldır evlilik hikayeleri ve sorunları dinliyorum ve ‘evlenince severim’’ ihtimaliyle yapılan sayısız evlilik gördüm.
İlişki inşasına dönersek
İki insan ilişki kurarken, kişilikleri, yani hayata, varoluşa, kainata bakış açıları üzerinden ilişki kurarlar. Hatta şöyle diyelim. Başkasıyla kurduğumuz ilişkinin ana arteri kendimizle kurduğumuz ilişkidir.
İnsan kendi dahil başkalarıyla kurduğu ilişkilerde belirleyici rol oynayan bazı faktörler vardır. Mesela, şefkat ve merhamet. Şefkatli ve merhametli olmak, ilişkinin kilit taşlarıdır. Şefkat, insanı diğerine yaklaştırır, kişiliğinin köşeli yönlerini törpüler. İnsanı fedakar ve feragatli yapar. Şefkatli ve merhametli insan diğerinin acılarına, dert ve sıkıntılarına duyarlıdır, ki bu ilişki inşasında çok önemli bir meziyettir. Diğerinin dertlerine duyarsız kalan insan, ilişki inşasından da kaçınacaktır.
Bir başka önemsediğim faktör, esnekliktir. Ödün vermeyen kişilikler, hem kendileriyle hem de başkalarıyla ilişkide zorlanırlar, kırıcı olurlar, öfkeli olurlar. İlkeli olmak çok olumlu bir kişilik özelliğidir ancak ilkelilik esneklikle birlikte olursa, ilişkiye önemli katkısı olur. Esneklik, hatalara karşı tahammülü getirir. Birlikte yaşamak, diğerinin iyi yönlerini detaylarıyla öğrenmek kadar kötü yanlarını da detaylarıyla öğrenmek ve şahit olmak demektir ki, esneklik birlikte yaşamanın önemli bir sırrıdır.
Sağlıklı ilişki kurmada bir başka önemsediğim özellik, mizah yeteneğidir. Sopa yutmuşçasına bir ciddiyeti, evlilik dahil her türden ilişki kaldırmaz. Mizah, ilişkileri esnetir, kırılmaktan kurtarır.
Birbirini tanımak evlilik için elzem midir?
Birbirini tanımanın sınırı yok ki. Şeriatın izin verdiği evlenmeden önce üç kere görüşme hakkının bir insanla evlenme kararı vermede yeterli olduğu kanaatindeyim. Oturuşundan kalkışına, bir kafede garsona tavrına kadar bir çok veri siz istemeseniz de gözünüze çarpar. Yeter ki bunlar göz ardı edilmesin.
Birisini tanımak bir süreçtir ve gerçek tanıma da evlenip beraber yaşamayla gerçekleşir. Bizim toplumda yanlış değerlendirilen bir şey de nişanlılıktır. Aslında nişanlılık çiftlerin birbirlerini daha yakinen tanımaları için biçilmez bir kaftanken, nişanlılığın kesin bir evlenme taahhüdü olarak algılanması bir sorundur. Benim tavsiyem, nişanlılığı vazgeçilmez bir katolik nikah akdi gibi görülmeyip karşıdakini tanımak için bir fırsat olarak değerlendirilmesidir.
Aşk niçin mutluluğun garantörü olamıyor? Eşler birbirlerinden neden soğuyor?
Aşık olarak evlenmek, bir noktaya dikkat edilmezse şöyle bir problem oluşturuyor. Benim çiftlere anlattığım bir analoji var. Şöyle ki. Aşık olan, elinde bir sepet bir bahçeye girer ve bahçedeki tüm olgun ve sağlam meyveleri toplar ve sepete koyar, sonra da şöyle der: Bakın bu sepet bu bahçenin mahsulleri ile dolu. Aşık olan maşukunun tüm iyi özelliklerini bir sepete koyar, sanki hiç çürük meyve yoktur o insanın bahçesinde. Bu çerçevede, aşığın maşukunu yanlış tanıma ihtimali yüksektir.
Eşlerin birbirinden soğumasına gelince. Şeytanın en sevdiği şey bir insana ilişkide olduğu bir başka insanı yanlış tanıtmaktır. Yanlış tanıtmaktaki en büyük numarası da aşık olanın yaptığının aksini yaptırmaktır. Kişi elinde sepet bir bahçeye girer, bahçedeki sadece çürük meyveleri toplayıp sepete koyar ve sonra der ki: Bu bahçenin mahsullü bunlar. Bu bahçeye büyük bir haksızlıktır. Çiftler yıllar içinde karşıdakinin hatalarını görüp şaşırmaya başlarlar. Şeytanın telkinine uyup karısının ya da kocasının sadece hatalarını, zaaflarını zihinlerindeki bir sepete toplayamaya ve benim karım ya da kocam bu işte, demeye başladıklarında kalplerindeki muhabbetin de gerilemeye başladığı nokta da başlamış demektir.
Çocukluktan gençliğe ve evliliğe uzanan süreçte problemler taşınarak geliyor ve ailede çocuktan ebeveyne bir dizi probleme dönüşüyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu kanaatimce hayatın yansıması. Bu dünyada insana rahat yoktur. İnsan imtihandadır çünkü. Kuran’da en sevdiğim ayetlerden biri olan Beled Suresinin Dördüncü ayeti, mealen, ‘’Biz insanı sıkıntı, zahmet, meşakkat içinde yarattık,’’ hayatı enfes tarif eder gibi gelir bana. Hayatın bizzat kendisi zordur. Hayatın tecelli ettiği aile hayatı, çocukluk, gençlik, yaşlılık vs. her bir dönemi kendine özgü zorluklara mazhar olacaktır. Çünkü bu dünya cennet değildir. Elbette bu dünya cehennemde değildir. İkisinin bir karışımı gibidir bu dünya.
Kişilik farklılıkları kaçınılmaz… Evlilik öncesinde uyumluk kriterleri neler olabilir? Yoksa bu sadece “elektrik almaya mı(!)” bağlıdır?
Kimse bir başkasına tam tamına, bir anahtarın, kilide uyduğu gibi uymaz. Yapılacak şey, evlenirken çiftlerin karşıdakinin göze batan kimi hususiyetlerine tahammül gösterip gösteremeyeceklerini tartmalarıdır. Mesela çok düzenli birisi karşıdakini çok dağınık olduğunu fark ettiğinde bunu düzelteceği düşüne kapılmadan buna tahammül edip edemeyeceğini tartmalıdır.
Evlilik bana göre ‘’Uyum’’ gösterebilme sanatıdır. Başta dediğim esneklik, işte bu uyum için elzemdir. Dediğim dedikçilik, uyumun baş düşmanıdır. Karı koca ne kadar uyum için çabalıyorlarsa o oranda mutlu oluyorlar. Uyum göstermenin önemli bir veçhesi, evliliğin kimsenin etrafında dönmeyeceğini bilmesidir.
Her konuda çiftler uyum göstermeli midir?
Uyum gösterme sanatının vazgeçilmez kuralı karı kocanın her konuda aynı düşünmeyeceğinin, her konuda tam bir uyum içinde olmayacaklarının idrakinde olmalarıdır.
Her insanın kırmızı çizgileri vardır. Kimseden o kırmızı çizgisi için uyum göstermesini bekleyemez. Kimsenin kırmızı çizgileri de sorgulanamaz. Bir insan sigara kokusundan nefret ediyorum diyorsa, bu benim kırmızı çizgim diyorsa, odur. Aması falanı olmaz. Sigara içenin bu konuda kendine uyum gösterilmesini talep etme hakkı yoktur.
Tarafların çok sayıda kırmızı çizgisi birbiriyle kesişiyorsa?
Veda vakti gelmiştir…
“Bir sofranın etrafında kaynaşmak” hala ailevi beraberlik ve bağlılığımızda çok etkili… Bu güzel adet ve yaşam biçimi hakkında neler söylemek istersiniz?
Eşleri dinlerken, onların aile olup olamadıklarını anlamak için ilkelden merak ettiğim birkaç tane şey vardır. Bir tanesi eve geliş gidişlerinde birbirilerini uğurluyorlar mı, yatakta cinsellik dışındada birbirlerine sarılıyorlar mı? Bir diğeri de bir evde bir sofranın etrafında birlikte yemek yeniyor mu? Adam her akşam eve onda geliyor ve o vakitte çoluk çocuk çoktan yemek yemiş oluyorsa o da ya dışarıda yeyiyor ya da eve gelip televizyonun karşısında aval aval ekrana bakıp çorbasının kaşıklıyorsa, orada yolunda gitmeyen bir şey var demektir.
Yolunda gitmeyen nedir?
Kainat muhabbet üzerine yaratılmıştır. Bir aileyi huzurlu kılan şey, muhabbettir. Bu hem kalplerde olan muhabbettir hem de muhabbet etmek dediğimiz şeydir. Muhabbet etmek, aile fertlerinin birbirlerinin hayatlarından haberdar olması demektir. Bu da konuşmakla, sohbet etmekle mümkündür. Aile üyelerinin zorunlu olarak bir araya geldikleri bir sofra muhabbet ortamı husule gelmesi için müthiş bir fırsattır. Ayrıca , insanın kainattaki varlığın bir hikmeti de şükürse, Mutlak Varlık’ın verdiği nimetlere birlikte mazhar olup birlikte şükretmek aileolmanın en güzel taraflarından biridir.