Not: Dünyanın Üç Yüzü isimli kitabımda yer alan bu yazıyı Soma'da ki elim kazada kardeşlerimizin vefatına istinaden yeniden yayınlıyorum.
İnsan nisyandadır.
O ise değildir.
O unutmaz bir kalbin kırılışını. Nankörlüklerimizi. Bize verdiği görevleri terk edişimizi. Gelmiş geçmiş tüm sömürülmüş alın terlerini. Her türlü ihlali.
Bir kadının sessiz çığlığını. Mazlum ve kederli gönüllerin ahlarını. Ah eden bile gün gelir unutur, ama O asla unutmaz. Mazlumların âhı, arş-ı âlâdadır artık.
O asla unutmaz bir yetimin hakkının yenilişini. O unutmaz bizim bir türlü hatırlayamadığımız borçlarımızı. O unutmaz kandırdığımız insanları. Biz unutsak asla unutmaz bizi kandıranları. Söylediğimiz yalanları asla unutmaz.
O unutmaz taciz edilen bir çocuğun kalbinin ne denli kırıldığını. O, "Ben taciz edilirken, O neden engellemiyordu?" serzenişini de unutmaz. Taciz edeni de unutmaz.
O unutmaz savaşlardaki cinayetleri. Gasp edilen malı mülkü. Haksız yere yerinden yurdundan edilenleri. Sürgüne yollananları.
O unutmaz Kendisi için bunaltıcı uzun ağustos günlerinde aç ve susuz kalanları. Mazeretsiz O'nun için fiziksel istek ve arzularından on beş saatçik vazgeçemeyenleri de unutmaz.
"Namaz uykudan daha hayırlıdır" seslenişine kulak verip güneş doğmadan, rahat döşeğinden kalkanları unutmaz. Namazı bir gerilik ve gereksizlik olarak görenleri de...
Birbirlerine sabrı ve merhameti tavsiye edenleri unutmaz. Birbirlerine kötülüğü, sefahati teşvik edenleri de.
O, Kendisi için öfkesini yutanları unutmaz. Her türlü kefareti ödemek pahasına şiddete bulaşmayanı unutmaz. Gözünü kırpmadan öldürenleri de.
Kalbimizden geçirdiğimiz her türlü düşünce ve duyguyu unutmaz. Her halimiz O'nun sonsuz ilminde kayıt altındadır.
O pişmanlıklarımızı hiç unutmaz. Tövbelerimizi, kalbimizin iniltilerini de. Bir duanın derinliklerinde iniltiyle istediklerimizi unutmaz.
O unutmaz, hiç unutmasam dediğimiz güzel geçen anlarımızı. Hiç bitmesin dediğimiz zamanları. Bir tebessümü, aşkı ve sevgiyi.
Biz unuturuz belki ihtiyaç sahiplerine şefkatle uzanışımızı, O ise unutmaz. Bir insanı sevindirdiğimizi. Hele hele bir yetime uzanan şefkatli bir eli hiç unutmaz ve sonsuz ilmine kayıt düşer ebedî. Unutmaz aynı zamanda görmezlikten geldiklerimizi. Elimizin tersiyle geri çevirdiklerimizi, ittiklerimizi.
Kendine isyan edenleri unutmaz. Tam bir teslimiyete bürünenleri de unutmaz.
O'nu andığımız anları asla unutmaz. O'nu anmadığımız, heva ve hevesimiz için heba ettiğimiz zamanları da. "Ben yaptım!" diye böbürlenişimizi unutmaz. Her şey O'nun ikramı ve ihsanı, dememizi de.
O unutmaz aç bir kediyi, susuz kalmış bir köpeği. Bir kelebeğin kanat çırpışını. O'nun için kesilen bir hayvanı. Yok yere öldürülen bir kertenkeleyi. Eziyet edilen hayvanları.
O unutmaz zalimliklerimizi. Maruz kaldığımız zulümleri. O unutmaz, O'nun tecelli eden isimlerini yok sayışımızı, en büyük zulümlerimizden birini.
O unutmaz kullarının birbirine sarf ettiği ağır sözcükleri. Aşağılamaları, incinmeleri.
O unutmaz unuttuklarımızı. Bir türlü hatırlayamadıklarımızı. Çöken belleğimizdeki her şey O'nun âlem-i misalinde yazılıdır. Her şey yazılıdır, evvelinde ve ahirinde.
O unutmaz işlediğimiz iyilikleri ve sevapları. Günahlarımızı da. Biz O'nun için önemliyizdir çünkü. Ve önemliysek biz iyi kötü yaşadığımız her şey de önemlidir. Sonsuz önemlidir.
O, asla unutmaz!
Gün gelir, yıldızlar çarpışır, güneş dürülür. Her şey susar. Her şey ölür. Kâinat ölür. Çünkü "Her nefis ölümü tadacaktır." O, tüm unuttuklarımızı bize hatırlatacağı başka bir âlem açar. Hem kendi haklarını alır bizden hem de insanın insanda kalan haklarını. Hem de canlı cansız diğer varlıkların bizdeki haklarını. Bir kuru çubuğun hakkını bile.
Büyük bir mahkeme açar. Her şeyi mutlak adaletli bir mizana tabi tutar. Mahkeme-i Kübra her şeyin hatırlandığı bir gün müdür aynı zamanda? Amel defterleri önümüze serilir. Yaşadığımız her şey, her hal karşımıza çıkar. Bu bir yandan rahatlatıcı bir yandan korkutucudur. Korkuyla ümit arasında olmanın bir yönü de belki de budur.
Cennet başlar. Cehennem başlar. Unuttuğumuz isteklerimizi, kalbimizden geçen en ufak arzularımızı bile unutmamıştır. Çünkü bizi önemser. Bizi önemsiyorsa bizim isteklerimizi de önemser. Bu dünyada hikmetine uygun görmeyip vermediği güzel isteklerimizi cennette verir. Sonsuza dek verir hem de.
O, "Allah beni unuttu!" serzenişini unutmaz.
İyi ki asla unutmaz O! İyi ki!