6 Aralık 2009 tarihinde Yeni Şafak Gazetesinde Emeti Saruhan'nın haberini sunuyoruz.
TVNET'de hazırlayıp sunduğu “Film Şeridi” programında, konuklarıyla çeşitli filmlerden seçtiği sahnelerden yola çıkarak psikolojik çözümlemeler yapan Mustafa Ulusoy hem 16 yıllık bir psikiyatr hem de bir yazar. Ulusoy, “Aynalar Koridorunda Aşk” ve “Giderken Bana Bir Şeyler Söyle” kitaplarını terapi odasında olup bitenlerden beslenerek yazmış. Ulusoy'la film karelerinden insana nasıl ulaşılabileceğini konuştuk.
ELDİVEN BEDEN EL RUHTUR
Ulusoy'un filmler ve psikoloji arasındaki özel bağı keşfetmesi de bir film sahnesini andırıyor. Genç ve hevesli bir asistan doktorken Kanada'nın Toronto kentinde yapılan “Dünya Kognitif Terapi Kongresi”ne bir çalışmasını bildiri olarak sunmak için katılır Ulusoy. Ancak büyük bir düş kırıklığı yaşar. Kongrenin ikinci günü, istatistiğin içinde boğulmuş bilimsel çalışmaların insana, varoluşun acılarına dair çok az şey söylediğinin şaşkınlığıyla Toronto Üniversitesi'ndeki toplantıdan çıkar, canı sıkkındır. Şehrin sokaklarında yürür. Yoğun bir yalnızlık çöker üzerine. Uzun uzun Ontario gölünü seyreder. Oteline döndüğünde televizyonu açar, bir filme takılır kalır. İki kardeşi olan bir çocuk, ciddi bir hastalıktan ölecektir. Çocuğun kardeşleri babalarına gelir ve ölünce ona ne olacağını sorar. Baba, sorunun yanıtını almak için gidip bir terapiste mi danışır? Hayır! Bir rahibe! Rahip eline bir eldiven giyer, parmaklarını oynatır, birkaç eşyayı tutar, bırakır, sonra eldiveni çıkarır. “İşte” der ,“Çocuklarına böyle anlatabilirsin ruh ve beden ilişkisini ve ölümü.” Eldiven beden, el ise ruhtur. Toronto'ya geldiğine çok memnundur artık Ulusoy. Eğitimini tamamlar ve psikiyatrist olur. Hem otel odasında seyrettiği ama ismini ve yönetmenini hatırlamadığı filmin bu sahnesini, hem de “hayatının bu sahnesini” hiç unutmaz.
FİLMLERDEN HAYATA
Yaşadığı bu olay Ulusoy'un zaten meraklı olduğu sinemaya ilgisini artırır ama daha önemlisi filmlerde hikâyenin bütününe olduğu kadar sahnelerine/parçalarına da odaklanmaya teşvik eder. Bu merak yıllar içinde bir program fikrine dönüşür. Böyle bir konsepte sahip tek program olan “Film Şeridi”ni TVNET'de izlememizin öyküsü bu. Film karelerinin insanın hayatta yaşadığı sahnelere bir ayna tuttuğunu söyleyen Ulusoy, “Bu programda tüm hikâyeyi özetleyerek ama özellikle film sahnelerine odaklanarak hayatlarımızın sahnelerine ulaşıp acılı yaşantılarımıza teselli bulabilmeyi istiyoruz, umut ediyoruz.” diyor. Ulusoy her programında temel insanlık durumları üzerine bir konuyu konuşuyor: Bağlanma, aşk, haset, ayrılma, ölüm korkusu, fanilik, adalet, medya, erdem, milliyetçilik… Tasarladığı konuyu anlatan etkili sahnelere sahip bir film listesi oluyor Ulusoy'un. Sonraki aşamada ise konuklarını belirliyor.
HİKMET DOLU SAHNELERE ODAKLANALIM
Dönem filmleri için 'Zamanın ruhu' kavramını hatırlatan Ulusoy, “Zamanların ruhunun veya hükmünün o zamanlarda yapılan filmlere yansıdığı kanaatindeyim. Bu filmlerin önemli ölçüde toplumun değişimini yansıtma ihtimali çok yüksek. Türkiye'de bundan 30 yıl önce çekilen filmlerle şimdikilere bakalım. Bireysel ve toplumsal yaşamda önemli farklılıklar gözümüze çarpacaktır. Bu filmleri izleyerek merak ettiğimiz ama hiç içinde yaşamadığımız bir toplumun geçirdiği değişim hakkında önemli ölçüde fikir sahibi olabiliriz gibi geliyor bana.” diyor. Ulusoy'a insan psikolojisini çok iyi yansıttığını düşündüğü filmleri sorunca “Yüzlerce filmden bahsedebilirim. İsim vermek yerine hangi filmi seyredersek seyredelim o filmin önemli, hikmet dolu, varoluşumuzu anlamamıza vesile olacak sahnelerine odaklanmamızın öneminin bir kere daha altını çizmekle yetinmeyi tercih ederim müsaadenizle.” diyerek cevap veriyor sorumuza.
Hikayelerimizi O'na sunuyoruz
Aynı zamanda bir edebiyatçı olan Mustafa Ulusoy, son kitabı “Giderken Bana Bir Şeyler Söyle”de iyileşen şeyin hikâyelerimiz olduğundan bahsediyor: “İnsan olmanın şöyle şaşırtıcı bir yanı var: Yaşadıklarımız kayıt altına alınıyor. Daha önemlisi, hikâyeleştiriliyor belleğimizde. Sonra hikâyemize bir anlam arıyoruz. Hikâyelerimiz üzerinde önce kendi kendimiz düşünürüz, acılı sahnelerin anlamını, hikmetini bulmak için. Şer gibi görünen yaşantılarımızdaki hayrı, iyiliği, merhameti, umudu keşfetmek için. Yani hikâyelerimizi önce kendimize sonra da başkalarına anlatırız. Modern hayatta terapistlere anlatırız. Bazen yazarız. Ya da film yaparız. Ama çok önemli bir husus da, hikâyelerimizi Mutlak Varlığın “Nazar-ı Şuhudu”na yani O'nun Mutlak Şahitliğine sunarak hikmet, anlam, hayır arıyor olmamızdır. Bana, dua etmek bile hikâyemizi O'na anlatarak bir anlam, hikmet, iyilik ve umut arama çabası gibi gelir. Tüm amacımız, hikâyemize şifa bulmak ve iyileşmektir. Film Şeridi programının önemli bir niyeti hikâyelerinin örseleyici kısımlarına anlam arayan insanlara küçük bir ışık tutmaktır. Mütevazı bir insanı anlama çabasıdır.
http://yenisafak.com.tr/Pazar/Default.aspx?t=10.12.2009&i=227042